DEVA Partisi’nden Afyonkarahisar Belediyesi’ne Suç Duyurusu: Sığınmacıların Nikah Ücreti Polemiği

Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal ve Meclis Üyeleri, sığınmacıların evlenme hizmet bedelini vatandaşlarınkinden 25 kat fazla, yani 10.000 TL olarak belirleyerek büyük bir tepki çekti. Bu karar, DEVA Partisi’nin dikkatini çekti ve hukukun üstünlüğüne vurgu yaparak konuyu yargıya taşıdı. DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, bu kararın ayrımcılık ve nefret suçu ile görevi kötüye kullanma suçlarını içerdiğini belirterek, Afyonkarahisar Belediye Başkanı ve Meclis Üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.
Yeneroğlu, yapılan uygulamanın Türk Ceza Kanunu, Anayasa ve uluslararası hukuk normlarına aykırı olduğuna dikkat çekti. Evlenme ve aile kurma hakkının herkes için temel bir hak olduğunu vurgulayan Yeneroğlu, Afyonkarahisar Belediyesi’nin kararının, özellikle maddi imkanı kısıtlı olan sığınmacıları etkileyerek onları resmi nikah yapmaktan alıkoyacağını ve bu durumun kadınları daha fazla mağdur edeceğini belirtti.
Bu kararın ötesinde, Yeneroğlu, belediyelerin kamu hizmetleri için belirledikleri ücretlerde eşitlik ilkesini ve ayrımcılık yasağını gözetmek zorunda olduğunu ifade etti. Irk ayrımcılığının ulusal ve uluslararası birçok belge ile yasaklandığını hatırlatan Yeneroğlu, belediyelerin bu tür ayrımcı kararlar alırken hukuki ve ahlaki sorumluluklarını unutmamaları gerektiğini belirtti.
Yeneroğlu’nun çağrısı sadece yasal bir mesele olmanın ötesinde, aynı zamanda toplumsal bir duyarlılık ve adalet meselesidir. Ayrımcılık ve nefret suçlarının hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu vurgulayan Yeneroğlu, bu tür eylemlere karşı herkesin, özellikle de CHP’li yönetici ve vatandaşların kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini dile getirdi.
DEVA Partisi’nin bu suç duyurusu, sığınmacılar ve daha geniş anlamda toplumun savunmasız kesimlerine yönelik ayrımcılığın kabul edilemez olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Ayrımcılıkla mücadele, sadece hukuki bir zorunluluk değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Bu olay, Türkiye’de hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının korunması gerekliliğini bir kez daha gündeme getiriyor. Özgürlük ve eşitlik ilkelerine dayanan bir toplumun inşası için, her türlü ayrımcılığa ve adaletsizliğe karşı çıkmak ve bunları ortadan kaldırmak zorundayız.