Banka Kartı Mağdurları: Üç Kuruş İçin 30 Yıl Hapis!

Son dönemde dolandırıcılar, maddi durumu zayıf olan bireyleri “kripto para” vaadiyle tuzağa düşürüyor. Mağdurlar, boş banka hesaplarını dolandırıcılara vermek için 300-500 TL gibi küçük meblağlar karşılığında anlaşma yapıyor. Ancak bu masum insanlar, sonuçta üç kuruş için 30-40 yıl hapis cezası alabiliyor.
Dolandırıcılar, mağdurlara hesaplarına yüklü miktarda para yatırıldığı yalanını söyleyerek onları kandırıyor. Bankaların tek bir hesaba büyük miktarlarda para yatırmadığını bilen mağdurlar, “Boş banka kartı ne yapabilir ki?” düşüncesiyle hareket ediyorlar. Devletin, dolandırıcıların izini sürme kapasitesi varken, çoğu zaman bu suçlular göz ardı ediliyor.
Banka Kartı Mağdurları: Üç Kuruş İçin 30 Yıl Hapis
Banka kartı dolandırıcılığına maruz kalan mağdurlar, genellikle çaresizlik içinde olan ve maddi durumu zayıf bireylerdir. Bu insanlar, sadece 300-500 TL gibi küçük meblağlar için dolandırıcıların tuzağına düşüyor. Ancak, bu durum sonucunda karşılaştıkları hapis cezaları inanılmaz boyutlara ulaşıyor; 30-40 yıl hapis cezası alabiliyorlar.
Mağdurlar, çoğu zaman haklarını savunacak maddi güce sahip olamadıkları gibi, iyi bir avukat tutma imkânları da yok. Eğitim seviyeleri düşük olduğu için dolandırıcıların oyununa düşmekte daha savunmasız hale geliyorlar. Devletin, bu insanlara bu kadar ağır cezalar vermesi yerine, dolandırıcıların peşine düşmesi ve onları adalet önüne çıkarması gerekiyor.
Devlet dediğimiz yapıda, cumhurbaşkanları, milletvekilleri, askerler, polisler ve savcılar gibi toplumu yöneten bireyler bulunur. Bu kişiler, biziz; bizim çocuklarımızı korumak ve haklarımızı savunmak için o koltuklara getirdik. Bizim güvenliğimiz ve haklarımız için çalışmaları gerekir. Araştırma yapmayan kişi veya kurumlar, dolandırıcılarla ortak olduğu izlenimini akıllara getiriyor. Mağdurlar bu durumu tam olarak anlamasa da, istihbarat, polis, hakim ve savcılar bunu anlamayacak kadar cahil değildir.
Dolandırıcılara karşı mücadele etmek, masum insanları haksız yere cezalandırmaktan kaçınmak ve adaletin yerini bulmasını sağlamak devletin asli görevleri arasında yer almalıdır. Mağdurlar, yalnızca maddi değil, manevi kayıplar da yaşıyor ve bu durum, toplumda büyük bir adalet talebine yol açıyor. Adaletin, sadece yasalarla değil, aynı zamanda vicdanlarla sağlanması gerektiği unutulmamalıdır.
Pandemi Kıskacında Bir Genç Hayat: Mazlum Şahin’in 45 Yıl 6 Aylık Hapis Cezasıyla Sonuçlanan Dramı
Mazlum Şahin, pandeminin zorlu şartlarında İzmir Karabağlar Limontepe’de ailesiyle birlikte yaşam mücadelesi veren bir inşaat işçisiydi. Eşi ve iki çocuğu ile birlikte, çatıdan su sızan, farelerin dolaştığı bir gecekonduya taşınmak zorunda kalmıştı. Sokağa çıkma yasağıyla birlikte kirasını ödeyememiş, elektrik borcu nedeniyle elektriği kesilmiş ve kaçak elektrik kullanırken ceza almıştı. Bu sıkıntıların ortasında, eşi ve küçük çocukları evde aç ve huzursuz beklerken, çaresizlik içinde bir çıkış yolu arıyordu.
Bu süreçte, inşaatta beraber çalıştığı arkadaşı Resul Altındaş’tan gelen bir telefon, Mazlum’un hayatını daha da karartacaktı. Resul, Bitcoin al-sat yaparak kısa sürede milyoner olan bir arkadaşından bahsetti. Banka kartlarını bu kişiye ödünç verenlere her kart başına 300 TL ödeme yapıldığını söyledi. Mazlum, maddi sıkıntılar ve çaresizlik içinde, yakın arkadaşından zarar gelmeyeceğini düşünerek teklifi kabul etti. Kendi ve eşinin toplamda 9 banka kartını bu dolandırıcılara verdi.
Ancak dolandırıcılar herhangi bir ödeme yapmadı ve bir hafta içinde Mazlum kartların çalındığını fark etti. Bankaya başvurup kartları iptal ettirmelerine rağmen, dolandırıcılar internet üzerinden verdikleri sahte ilanlarla birçok kişiyi dolandırmıştı. Kimine sahte bisiklet, kimine araba ilanları ile Mazlum’un hesabına paralar aktartmışlardı. Dolandırılan kişiler, Mazlum’u şikayet etti ve her bir şikayetten ayrı ayrı ceza aldı. Toplamda 13 farklı şikayetten dolayı her biri için 3 yıl 6 ay olmak üzere, Mazlum 45 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Mazlum’un eşi bir kez daha hamileydi ve birkaç hafta içinde üçüncü çocuklarını dünyaya getirecekti. En küçük çocukları ise göz ameliyatı olmak zorundaydı. Tüm bunlar yaşanırken, Mazlum Adana’daki bir jandarma kontrol noktasında yakalanarak hapse gönderildi.