Dolar 39,3330
Euro 44,9290
Altın 4.292,06
BİST 9.486,56
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cts 14°C
Paz 12°C
Pts 7°C
Sal 6°C

Banka Kartı Mağdurları: Üç Kuruş İçin 30 Yıl Hapis!

Banka Kartı Mağdurları: Üç Kuruş İçin 30 Yıl Hapis!
REKLAM ALANI
6 Ekim 2024 21:49

Son dönemde dolandırıcılar, maddi durumu zayıf olan bireyleri “kripto para” vaadiyle tuzağa düşürüyor. Mağdurlar, boş banka hesaplarını dolandırıcılara vermek için 300-500 TL gibi küçük meblağlar karşılığında anlaşma yapıyor. Ancak bu masum insanlar, sonuçta üç kuruş için 30-40 yıl hapis cezası alabiliyor.

Dolandırıcılar, mağdurlara hesaplarına yüklü miktarda para yatırıldığı yalanını söyleyerek onları kandırıyor. Bankaların tek bir hesaba büyük miktarlarda para yatırmadığını bilen mağdurlar, “Boş banka kartı ne yapabilir ki?” düşüncesiyle hareket ediyorlar. Devletin, dolandırıcıların izini sürme kapasitesi varken, çoğu zaman bu suçlular göz ardı ediliyor.

Masum insanlar sadece birkaç yüz lira için büyük bir cezaya çarptırılırken, gerçek suçlular ceza almaktan kaçıyor. Bu durum, adalet sisteminin zayıflığını gözler önüne seriyor ve dolandırıcılığa karşı mücadelede acil bir reform gerektirdiğini gösteriyor. Banka kartı mağdurları, hem maddi hem de manevi açıdan büyük bir kayba uğrayarak, toplumda derin bir öfke ve çaresizlik hissi yaratıyor.

Banka Kartı Mağdurları: Üç Kuruş İçin 30 Yıl Hapis

Banka kartı dolandırıcılığına maruz kalan mağdurlar, genellikle çaresizlik içinde olan ve maddi durumu zayıf bireylerdir. Bu insanlar, sadece 300-500 TL gibi küçük meblağlar için dolandırıcıların tuzağına düşüyor. Ancak, bu durum sonucunda karşılaştıkları hapis cezaları inanılmaz boyutlara ulaşıyor; 30-40 yıl hapis cezası alabiliyorlar.

Mağdurlar, çoğu zaman haklarını savunacak maddi güce sahip olamadıkları gibi, iyi bir avukat tutma imkânları da yok. Eğitim seviyeleri düşük olduğu için dolandırıcıların oyununa düşmekte daha savunmasız hale geliyorlar. Devletin, bu insanlara bu kadar ağır cezalar vermesi yerine, dolandırıcıların peşine düşmesi ve onları adalet önüne çıkarması gerekiyor.

 

Devlet dediğimiz yapıda, cumhurbaşkanları, milletvekilleri, askerler, polisler ve savcılar gibi toplumu yöneten bireyler bulunur. Bu kişiler, biziz; bizim çocuklarımızı korumak ve haklarımızı savunmak için o koltuklara getirdik. Bizim güvenliğimiz ve haklarımız için çalışmaları gerekir. Araştırma yapmayan kişi veya kurumlar, dolandırıcılarla ortak olduğu izlenimini akıllara getiriyor. Mağdurlar bu durumu tam olarak anlamasa da, istihbarat, polis, hakim ve savcılar bunu anlamayacak kadar cahil değildir.

Dolandırıcılara karşı mücadele etmek, masum insanları haksız yere cezalandırmaktan kaçınmak ve adaletin yerini bulmasını sağlamak devletin asli görevleri arasında yer almalıdır. Mağdurlar, yalnızca maddi değil, manevi kayıplar da yaşıyor ve bu durum, toplumda büyük bir adalet talebine yol açıyor. Adaletin, sadece yasalarla değil, aynı zamanda vicdanlarla sağlanması gerektiği unutulmamalıdır.

Pandemi Kıskacında Bir Genç Hayat: Mazlum Şahin’in 45 Yıl 6 Aylık Hapis Cezasıyla Sonuçlanan Dramı

Mazlum Şahin, pandeminin zorlu şartlarında İzmir Karabağlar Limontepe’de ailesiyle birlikte yaşam mücadelesi veren bir inşaat işçisiydi. Eşi ve iki çocuğu ile birlikte, çatıdan su sızan, farelerin dolaştığı bir gecekonduya taşınmak zorunda kalmıştı. Sokağa çıkma yasağıyla birlikte kirasını ödeyememiş, elektrik borcu nedeniyle elektriği kesilmiş ve kaçak elektrik kullanırken ceza almıştı. Bu sıkıntıların ortasında, eşi ve küçük çocukları evde aç ve huzursuz beklerken, çaresizlik içinde bir çıkış yolu arıyordu.

Bu süreçte, inşaatta beraber çalıştığı arkadaşı Resul Altındaş’tan gelen bir telefon, Mazlum’un hayatını daha da karartacaktı. Resul, Bitcoin al-sat yaparak kısa sürede milyoner olan bir arkadaşından bahsetti. Banka kartlarını bu kişiye ödünç verenlere her kart başına 300 TL ödeme yapıldığını söyledi. Mazlum, maddi sıkıntılar ve çaresizlik içinde, yakın arkadaşından zarar gelmeyeceğini düşünerek teklifi kabul etti. Kendi ve eşinin toplamda 9 banka kartını bu dolandırıcılara verdi.

Ancak dolandırıcılar herhangi bir ödeme yapmadı ve bir hafta içinde Mazlum kartların çalındığını fark etti. Bankaya başvurup kartları iptal ettirmelerine rağmen, dolandırıcılar internet üzerinden verdikleri sahte ilanlarla birçok kişiyi dolandırmıştı. Kimine sahte bisiklet, kimine araba ilanları ile Mazlum’un hesabına paralar aktartmışlardı. Dolandırılan kişiler, Mazlum’u şikayet etti ve her bir şikayetten ayrı ayrı ceza aldı. Toplamda 13 farklı şikayetten dolayı her biri için 3 yıl 6 ay olmak üzere, Mazlum 45 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Mazlum’un eşi bir kez daha hamileydi ve birkaç hafta içinde üçüncü çocuklarını dünyaya getirecekti. En küçük çocukları ise göz ameliyatı olmak zorundaydı. Tüm bunlar yaşanırken, Mazlum Adana’daki bir jandarma kontrol noktasında yakalanarak hapse gönderildi.


Bu Durumda Adalet Sağlanmış Olur Mu? Hukukun İşleyişi ve Çözüm Yolları

Mazlum Şahin gibi mağdurların karşı karşıya kaldığı bu gibi olaylarda, mevcut hukuk sisteminin sadece dolandırıcılık suçlarına odaklanarak cezalar vermesi adaleti tam anlamıyla sağlamış sayılmaz. Mazlum, suçun asıl faili değil, sadece dolandırıcıların kurbanıdır. Bu nedenle hukuki sistemin, özellikle bu gibi dolandırıcılık vakalarında, mağdurları daha iyi ayırt edebilecek bir mekanizmaya sahip olması gerekmektedir.

Ne Olmalı?

  1. Mağduriyetin Ayırt Edilmesi: Mazlum’un durumu, bir dolandırıcılık organizasyonunda istemsizce kullanılan birinin durumu olarak değerlendirilmelidir. Hukuki sistem, dolandırıcılık suçlarında kurban ile gerçek failleri ayırt edebilecek bir derinlemesine soruşturma mekanizmasına sahip olmalıdır. Bu bağlamda, Mazlum gibi ekonomik zorluklardan yararlanan kişilerin farkında olmadan işin içine çekildiği göz önüne alınarak, bu tür kişilere ceza yerine farklı bir rehabilitasyon süreci uygulanabilir.
  2. Sosyal ve Ekonomik Desteğin Sağlanması: Pandemi döneminde özellikle düşük gelirli ve zor durumda olan insanlar, ekonomik sıkıntılar yüzünden dolandırıcıların hedefi haline gelmiştir. Devletin bu insanlara sosyal ve ekonomik destek mekanizmaları sunması, onların böyle riskli tekliflere yönelmesini engelleyebilir. Elektriği kesilen, kirayı ödeyemeyen, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan aileler için daha fazla yardım programı devreye sokulmalıdır.
  3. İyileştirici Hukuk Yöntemleri: Suçların kökenine inen bir hukuk sistemi, sadece cezalandırıcı değil, iyileştirici ve eğitici olmalıdır. Bu vakada, Mazlum’un farkında olmadan bu dolandırıcılık ağına dahil olduğu açıkça ortada. Hukuki sistem, bu gibi durumlarda ceza vermek yerine, kişiyi topluma kazandırmaya yönelik adımlar atmalıdır. Dolandırıcıların kurbanı olmuş kişilere rehabilitasyon programları, psikolojik ve ekonomik destek sağlanmalı, bu kişiler cezaevine atılmak yerine yeniden topluma kazandırılmalıdır.

Binlerce Mağdur İçin Çözüm Ne Olmalı?

Mazlum Şahin’in yaşadığı trajik durum tekil bir örnek değil; ülkenin dört bir yanında benzer şekilde dolandırıcıların ağına düşen binlerce kişi var. Bu mağdurların gerçek suçlularla karıştırılmaması ve haksız cezalara maruz kalmaması için adalet sistemi şu adımları atmalıdır:

  1. Dolandırıcılık Suçlarında Uzmanlaşmış Mahkemeler: Bu tür davaları daha derinlemesine inceleyen, mağdurların ve faillerin ayırt edilmesine odaklanan uzmanlaşmış mahkemeler kurulmalıdır.
  2. Siber Dolandırıcılık Üzerine Eğitim ve Farkındalık: İnsanlar, internet üzerinden gerçekleşen dolandırıcılıklar konusunda daha fazla bilinçlendirilmeli ve bu tür suçlara karşı nasıl korunacakları hakkında bilgilendirilmelidir.
  3. Gerçek Suçluların Takibi: Mazlum gibi kurbanların hayatlarını karartmak yerine, asıl suçluların bulunmasına yönelik daha gelişmiş takip ve istihbarat sistemleri devreye sokulmalıdır. Bu kişiler genellikle uluslararası ağlarla çalıştığı için, kolluk kuvvetlerinin daha fazla kaynak ve yetki ile donatılması gerekmektedir.

Hukukun amacı, cezalandırıcı olmaktan ziyade, adil ve iyileştirici bir süreç olmalıdır. Mazlum gibi insanlar, dolandırıcıların tuzağına düşmemeleri için desteklenmeli, bu tür hatalara düştüklerinde ise cezalandırılmak yerine, topluma yeniden kazandırılmalıdır.

REKLAM ALANI
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.