Bilim ve İnanç Çatışmaz: Modern Dünyada Bilim Yapan Müslümanlar

Bilimsel Bir Perspektiften İnkârcılığın Psikolojisi ve Kur’an’ın Yaklaşımı
Günümüzde bazı insanlar, dinle ilgili her tartışmada kendilerini “bilim”in tarafı gibi göstererek, inancı küçümseyen bir üslup kullanıyor. İlginç olan şu ki: Bu kişiler çoğu zaman bilimi gerçekten temsil etmedikleri gibi, bilimsel düşüncenin temel ilkeleri olan açık zihin, objektiflik, deneysel yaklaşım ve kanıt değerlendirme süreçlerini de kullanmıyorlar.
Hatta daha ileri gidip, “Gözümle görsem bile inanmayacağım. Mucize gelse sihir derim.” diyenler var.
Bu cümle aslında bir gerçeği ortaya koyuyor: Sorun bilgi değil, niyettir.
1. Bilimsel Düşüncenin Temeli: Ön yargısız sorgulama
Gerçek bilim, “Hoşuma gideni kabul ederim” demek değildir.
Gerçek bilim, “Kanıt ne söylüyorsa onu anlar, sonuç ne getiriyorsa onu kabul ederim” der.
Fakat çoğu ateist/inkârcı yaklaşımda tam tersi vardır:
Daha baştan “asla inanmayacağım” şartı konur.
Bu, bilimsel düşünceye tamamen aykırıdır.
Bilimde ön yargı sıfır olmak zorundadır; inkâr ise ön yargının en katı hâlidir.
2. İnsan neden mucizeyi görse bile reddeder? (Bilimsel açıklama)
Psikoloji ve nörobilim, bunun üç ana sebebi olduğunu söylüyor:
a) Bilişsel direnç (cognitive dissonance)
Bir insan dünya görüşünü, hayat tarzını ve kimliğini tamamen reddetmek zorunda kalacağı bir gerçeği kabullenmek istemez.
Bu yüzden beyin kendini korumaya alır ve kanıt ne kadar güçlü olursa olsun reddeder.
b) Onaylama yanlılığı (confirmation bias)
Kişi sadece kendi fikrine uygun bilgiyi kabul eder; aksi her şeyi değersiz sayar.
Yani mesele kanıtın gücü değil, kişinin “kabul etmeme” kararlılığıdır.
c) Sosyal kimlik (identity theory)
Bazı insanlar için ateizm veya dine karşı duruş, bir kimlik haline gelmiştir.
Bu kimliği kaybetmek, psikolojik bir “yıkım” gibi hissedilir.
Bu nedenle mucize bile görse “sihirdir” deme refleksi çalışır.
Kur’an’ın 1400 yıl önce söylediği şu gerçek, bugün psikolojinin anlattığıyla birebir örtüşür:
“Kalpleri mühürlendi.”
Bu ifade aslında:
“Kendi tercihiyle gerçeğe kapanmış bir zihin” anlamına gelir.
3. Bilimsel gerçek şu: Bilim inancı reddetmez, bazı insanlar bilimi ateizm sanır
Bilim, gözlem yapar, ölçer, deneyler, sonuç çıkarır.
Bilimin konusu “Allah var mı yok mu?” değildir; bilim böyle bir soruya yöntemsel olarak cevap veremez.
Fakat bilim, evrenin yapısına baktığında şu sonuçlarla karşılaşır:
- Kusursuz fizik sabitleri
- Evrenin matematiksel düzeni
- Yaşam için ince ayar (fine tuning)
- Bilinç probleminin çözülememesi
- Maddenin yoktan var olamaması
- Büyük Patlama’nın bir başlangıç göstermesi
Bu bulgular inancı destekler; reddetmez.
Ateist söylemin çelişkisi şudur:
Bilimden bahseder ama bilimin ortaya koyduğu düzeni ve başlangıcı açıklayamaz.
4. Kur’an’ın meydan okuması neden bilimsel zihinle uyumludur?
Kur’an “Kendi benzerini getirin” dediğinde aslında şunu söylüyor:
- “Eğer bu kitap insan sözü olsaydı, siz de aynı tutarlılıkta, aynı etki gücünde, aynı derinlikte bir metin yazabilirdiniz.”
Bu, duygusal bir çağrı değil; mantıksal bir iddiadır.
Bilimsel tartışma dediğimiz şey de zaten budur:
Bir iddia ortaya koy, model üret, alternatif sun — yapamıyorsan iddia çöker.
Bugün Kur’an’a meydan okuyanlar:
- alternatif sunamıyor,
- bilimsel çelişki gösteremiyor,
- tarihsel hata bulamıyor,
- dilsel benzerlik üretemiyor.
Tek yaptıkları şey ■ alay, ■ etiketleme ve ■ duygusal tepki.
Bu ise bilimle değil, inatla ilgilidir.
5. Bilimsel açıdan bakıldığında inkârcılık bir “zihinsel konfor alanıdır”
Bir mucize gelse “sihir” diyeceklerini söyleyen insanlar aslında şunu itiraf etmiş oluyor:
“Gerçeği öğrenmek istemiyorum. Çünkü gerçek değişim gerektiriyor.”
Bu yüzden modern psikoloji bu duruma “savunmacı inançsızlık” (defensive disbelief) adını veriyor.
Yani sorun kanıt eksikliği değil;
değişmek istemeyen bir kalp,
düşünmek istemeyen bir zihin,
kabullenmek istemeyen bir nefis.
Sonuç: Bilim dürüstlüğe çağırır; Kur’an ise bu dürüstlüğü teslimiyetle tamamlar
Bilim, bize evrenin bir anlamı olduğunu gösterir.
Kur’an ise bu anlamın ne olduğunu açıklar.
İnanç bir taklit değil;
bilgi, düşünme ve kalbin kabulüyle oluşan bir bilinç hâlidir.
Bugün bazı insanlar “bilime inanırız ama mucizeye inanmayız” diyorsa, bu bilimsel bir duruş değil, psikolojik bir savunma mekanizmasıdır.
Madem Bilime İnanıyorsunuz: Modern Dünyada Bilim Yapan Müslüman Bilim İnsanları
Giriş
Bilime inanıyorum diyenler için, bilim ve inancın çatışmadığını gösteren çarpıcı örnekler var. Hem modern hem klasik dönemde, bilimle uğraşmış ve Müslüman olan araştırmacılar, evrendeki düzeni gözlemleyerek inançlarını şekillendirmiştir. İşte “Madem bilime inanıyorsunuz, işte bilim yapan Müslümanlar” diyebileceğimiz 9 örnek.
Modern Dönemde Müslüman Olmuş Bilim İnsanları
1. Bruno Abd al‑Haqq Guiderdoni – Astrofizikçi
Fransız astrofizikçi, galaksilerin oluşumu ve kozmik düzen üzerinde araştırmalar yaptı. Evrenin düzeni üzerine gözlemleri onu İslam’ı seçmeye yönlendirdi ve bilimle inancı birlikte yaşadı.
2. Murad Wilfried Hofmann – Diplomat ve Entelektüel
Alman diplomat, farklı ülkelerde gözlemler yaparken toplumsal düzeni inceledi. Kur’an’ı inceleyip İslam’ı seçti; düşünsel ve akademik çevrede bilim ve inancın birlikte var olabileceğini gösterdi.
3. Jeffrey Lang – Matematikçi ve Akademisyen
Matematik alanında araştırmalar yapan Lang, akıl ve mantığın önemine vurgu yaptı. Evrendeki düzen ve insan yaşamındaki uyum, onun İslam’ı anlamasına ve yaşamına katmasına yol açtı.
4. Maurice Bucaille – Tıp Araştırmacısı
Fransız doktor ve araştırmacı, tıp ve bilimsel veriler ile dini metinler arasındaki uyumu inceledi. Kur’an’daki bazı açıklamaların modern bilimle örtüştüğünü fark ederek İslam’ı kabul etti.
5. Abdus Salam – Fizikçi
Pakistanlı fizikçi, parçacık fiziği ve kuantum alan teorilerinde Nobel Ödülü aldı. Bilimsel çalışmalarını, Allah’ın yarattığı düzenin bir kanıtı olarak gördü.
6. Farouk El‑Baz – Jeoloji ve Uzay Bilimleri
Mısır doğumlu bilim insanı, NASA’da görev aldı. Evrenin düzenini gözlemledikçe İslam inancını benimseyerek bilimi ve inancını bir arada yaşadı.
7. Mehmet Öz – Kardiyolog
Türk kökenli Amerikalı doktor, insan yaşamındaki hassas dengeleri gözlemledi. Bu gözlemler, onun bilimsel bakış açısıyla İslam’ı anlamasını kolaylaştırdı.
8. Salim Al‑Hassani – Mühendis ve Tarihçi
İngiliz mühendis ve bilim tarihçisi, İslam dünyasının bilim tarihine katkılarını araştırdı. Bilimsel çalışmalarını inançla birleştirerek Müslüman kimliğini aktif şekilde yaşadı.
9. Sultan bin Salman Al Saud – Havacılık ve Uzay Araştırmaları
Suudi prens ve araştırmacı, uzay araştırmalarında deneyimler yaşadı. Evrenin düzenini gözlemledikçe İslam inancı güçlendi ve bilimle inancı uyumlu şekilde sürdü.
Klasik Dönemden Örnekler
- Cabir bin Hayyan – Simya ve erken kimya çalışmalarıyla öncü.
- Harezmi – Matematikte cebir ve sayı sistemi alanında öncü.
- İbni Sina – Tıp, felsefe ve mantık alanında eserler vererek hem İslam dünyasına hem de Batı’ya katkı sağladı.
- Farabi, İbn-i Heysem, İbn-i Rüşd – Doğa bilimleri ve mantık alanında gözlem ve akıl yoluyla dini ve evrensel bilgileri harmanladılar.
Bilim ve İnanç Arasında Köprü
Modern bilim insanları ve klasik Müslüman alimler, doğadaki karmaşıklığı ve düzeni gözlemleyerek bilim ve inancın birbiriyle çatışmadığını gösterdi. Madem bilime inanıyorsunuz, işte hem modern hem klasik dönemde bilim yapan ve Müslüman olan örnekler. Bilim, inançla çatışmak zorunda değildir; doğru gözlemler sizi derin bir inanç ve farkındalığa taşıyabilir.
Evrendeki Düzen ve Kur’an
Bilim insanlarının birçok gözlemi, evrendeki düzenin yalnızca tesadüflerle açıklanamayacağını göstermiştir. Modern bilimle Kur’an’daki bazı ayetler arasında uyum görmek, birçok araştırmacıyı İslam’ı anlamaya ve kabul etmeye yönlendirmiştir. Bu bağ, sadece isimleri göstermekten öte, bilim ve inancın birbirini tamamlayabileceğini ortaya koyar.
Bilimin Sınırları ve İnancın Kapsamı
Bilim, doğal olayları anlamamıza ve evreni keşfetmemize olanak sağlar, fakat yaşamın anlamı, amaç ve değer gibi sorulara yanıt veremez. İşte bu noktada inanç devreye girer: Bilim olguları gösterir, inanç ise yaşamın anlamını ve evrendeki düzenin nedenini açıklar. Bu, bilim insanlarının İslam’ı benimsemelerinde önemli bir etkendir.
Bilim İnsanlarının Motivasyonu
Modern dönemde Müslüman olmuş bilim insanlarının çoğu, gözlemleri ve araştırmaları sırasında evrendeki karmaşık düzeni fark etmiştir. Galaksilerden insan yaşamına kadar her düzende bir uyum ve denge görmek, onları bilimsel bakış açısıyla inanca yönlendirmiştir. Bu nedenle, sadece isimleri listelemek yeterli olmayabilir; neden Müslüman oldukları ve motivasyonları kısa bir şekilde eklenince anlatım daha ikna edici olur.
Bilime Katkıları
Listeye dahil edilen bilim insanları, sadece inanç açısından değil, bilimsel katkılarıyla da öne çıkar: Nobel ödülleri, NASA görevleri, matematiksel keşifler ve tıp alanındaki çalışmalar, bilimin ve inancın bir arada var olabileceğini gösterir. Bu ek, okuyucuya “İnanç, bilimin önüne geçmez; hatta bilimle birlikte daha anlamlı bir bütün oluşturur” mesajını verir.
Bilim ve İnanç: Çatışma Yanılgısı
Bilime inanan bazı kişiler, yanlış bir algıyla bilim ve inancın birbirine düşman olduğu izlenimini verebilir. Oysa modern bilim, doğayı ve evreni anlamak için kullanılan bir yöntemdir; Tanrı’nın varlığını reddetmek veya dini eleştirmek bilimsel yöntemin amacı değildir. Bilim, olguları ve deneyleri inceler; yorum ve inanç ise bireysel tercihlere bağlıdır. Dolayısıyla “bilim dine savaş açtı” iddiası, bilimsel topluluğun genel anlayışıyla örtüşmez ve genellikle yanlış bir algıdan kaynaklanır.










